19 Mayıs 2010 Çarşamba

Nazım yazar, biz okuruz.

Şu an ''Gaip Arabeks' dinleyip, Nazım Hikmet okuyorum. Şu an biramı yudumlarken, o sıvının aktığı yerleri gram gram hissediyorum. Şu an farklı bir ülkedeymiş gibi üşüyorum, buradan çok uzak bir ülkedeymiş gibi. Güzel kadınların soğuk ülkesinde...

Şu an ağlamak istiyorum ama beceremiyorum. Sürekli gülmeye alışan bünyem garip tepkiler vermeye başladı. Sanırım sarhoş oluyorum. Eveti bu aralar bunu hep yapıyorum ben. Ama bu gece farklı... Üzerimdeki çeşitli strese rağmen aklım onlarda değil bu gece, yine 2.5 yıl öncesine döndüm.

Şu an Nazım beni öldürdü, anılarım beni öldürdü, düşüncelerim beni öldürdü, ama yaşıyorum. Yaşama sebebim inat değil, hiç bir şey değil... Hem öldüm, hem yaşıyorum.  O kilometrelerce, yıllarca, milyon dakikalarca uzaktayken ben hem öldüm, hem yaşıyorum. Bunu o bilmiyor, başkası bilmiyor, siz bile bilmiyorsunuz, sadece ben biliyorum, ben hissediyorumi ben anlıyorum.

Yaşayan bir ölü değilim, yaşayan bir yaşayanım. İçi ölmüş bir yaşayan da değilim, ölü gibi ölüyüm! Ne nefes, ne kalp... Her şeyi tam anlamıyla gerçekleştirme takıntım burda bile kendini gösteriyor. Sizin anlayacağınız dilde hem yaşıyorum ölümüne, hem ölüyorum yaşayana.

Gidebilseydim... Ah! gelebilseydim yanına...

Çok uzun hikaye bu.. Çok karmaşık, çok yanlış anlaşılmalarla dolu, çok boktan.

O değil de...
Sen nasılsın?


BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
                    içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
                    ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
                        senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
                                     yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
                    biri sen
                    biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
                                bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey :
                  belki diyor. 





Nazım Hikmet Ran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazılar hakkında atıp tutanlar